Kanuni Cam Kılıç

Yüzyıllardır kahramanlığın, bağımsızlığın ve gücün temsilcisi sayılan kılıç, Doğu’da da Batı’da da, soylular, rütbeli askerler ve kumandanlar tarafından taşınmıştır. Ortaçağ’da en iyi kılıçlar, kılıç yumurtası denilen kaliteli demirin ısıtılıp dövülerek uzatılmasıyla yapılır ve değişik tarzlarda su verilmek suretiyle çelikleştirilirdi. Çeşitli kaynaklar, Türkler’in en meşhur kılıç ustaları olmasından ve çeliğe su vermedeki maharetlerinden bahsetmektedir.
Osmanlı kılıç ustalarının ticani, mağribi, zivziki, tirazi denilen türlerde kılıç yaptıkları bilinmektedir. Ağır ve kullanımı daha çok bilek gücüne dayanan düz kılıçların aksine, eğri kılıçlarda bileğin hareketi önem kazanırdı. Bu tür eğri kılıçları kullanmak özel bir talim ve ustalık isterdi. Padişahların tahta çıkışlarında yapılan kılıç kuşanma törenleri, Osmanlı saray geleneklerinin en vazgeçilmezlerindendi. Kılıçlar, zamanla eskiyen kısımları yenilenerek tekrar tekrar kullanılırdı. Ateşli silahların yaygınlaşması sebebiyle, 18. yüzyıldan sonra kılıç imalatı zamanla azalmış, törenlerde üniformaların bir aksesuarı olarak kullanılmıştır. Kılıç, bir silah olmasının yanında anlamlı bir hediye sayılırdı. Hükümdarlar tarafından namlusuna altın ve gümüş kakmalarla zafer ve saadet dilekleri, kelime-I tevhid, ayet ve hadisler işletilerek mülki ve askeri yetki verilmiş kişilere bir sembol olarak hediye edilirdi.
Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcından esinlenilerek oluşturulan Kanuni Cam Kılıç üzerinde, “Ey Hannan, ey Mennan olan Allah’ım! Ey lütufları gizli olan Allah’ım! Bizi korktuklarımızdan emin eyle. Ey mülkün Sahibi olan Rabbim. Bu değerli kılıç, insanların sultanı olan Sultan Selim’in oğlu Sultan Süleyman için yapılmıştır. Allah ona zaferi nasip eylesin.” yazmaktadır.
Kanuni Cam Kılıç üzerinde bulunan desenler, 24 ayar altın ve eskitme boyalar kullanılarak el işçiliği ile dekorlanmıştır. Balçağı (eli saldırıdan koruyan kısım) pirinç malzemeden üretilmiştir.

Üretimi 2.000 adetle sınırlıdır.